Bana Trinity Derler 1970
Çok iyi silah kullanan ve tam bir serseri olan Trinity, küçük bir kasabadaki sahte şerifle birlikte kasabanın hakimi olan binbaşının zulmettiği Mormon çiftçilerine yardım eder.
Çok iyi silah kullanan ve tam bir serseri olan Trinity, küçük bir kasabadaki sahte şerifle birlikte kasabanın hakimi olan binbaşının zulmettiği Mormon çiftçilerine yardım eder.
Jean-Claude Van Damme'ın başrolü oynadığı, Yüzleşme, Görevimiz Tehlike 2 ve Kırık Ok gibi yüksek tempolu filmlerin yönetmeni John Woo'nun yönettiği bir aksiyon filmi. Chance Boudreaux, New Orleans sokaklarında iş ararken babasının "insan avcıları" tarafından öldürüldüğünü öğrenen Natasha ile karşılaşır. Natasha, kendisini koruması ve bu katilleri bulması için Chance'i kiralar... Ama bilmedikleri bir şey var... Chance de bu katillerin avlarından biridir ve artık ya o ölecektir yada avcıları öldürecektir...
Eddie Lowax (Jean Claude Van Damme) hayatta hiç bir beklentisi olmayan eski bir askerdir. Amaçsız çıktığı yolculuğunda çöllerde dolaşarak yaşamına son verecek herhangi bir neden ararken, onu hayata yeniden bağlayacak ve yaşamını hareketlendirecek bir olayla karşılaşır. Kasaba halkının başına bela olan Ryker ailesinin üç oğlu, çölde karşılaştıkları Eddie’yi sebepsiz yere amansızca döverler, silahını ve motosikletini alıp onu ölüme terk ederler. Askerlik arkadaşı Johnny’nin yardımıyla iyileşen Eddie intikam ateşiyle yaşama yeniden bağlanır ve Ryker kardeşlerin peşine düşer. Eddie intikam peşinde koşarken birden kasaba halkının da sevgilisi ve kurtarıcısı olur.
Dört cesur adamın, bir grup esiri, yamyam bir kabilenin elinden kurtarma girişimini anlatacak olan film, eski usül western konseptine de fazlasıyla yakın duran bir görsel estetiğe ve öykü evrenine sahip olacak gibi görünüyor!
Freddie, II. Dünya savaşı sonrası eve döndükten sonra bir takım ruhsal problemler yaşamaya başlar. Her gün daha da kötüye giderken, kendilerini duygulardan temizlediklerini iddia eden bir grupla karşılaşır, ve onlara inanıp bağlanır. Ancak gerçekten hayatındaki temel prensipleri değiştirebilecek midir?
Eski mahkum Max ile karısı tarafından terk edilen ve tek arzusu yeni doğan bebeğini görmek olan Lionel’in birlikte çıktıkları yoldaki sıradışı öyküleri.
Oldukçe tembel bir yaşam süren bir adamın hayatı başklarının gerçekleştirdiği bir takım satışlar sonucu alt üst olur. Garip ailesini koruyabilmek bir tarafa, başarısız bir suikatçı olarak çocukça yönetemlerle savunmaya geçer... Yönetmenliğini ve senaristliğin Jeremy Saulnier'in üstlendiği Amerikan yapımı filmin kadorsunda Eve Plumb, Devin Ratray ve Amy Hargreaves gibi isimler yer alıyor...
ABD'de tüm şiddetiyle süren ekonomik kriz yıllarında, rüzgardaki bir yaprak gibi eyaletten eyalete sürüklenen Frank, güzel Cora ve kendinden yaşça büyük kocası Nick'in işlettiği küçük bir lokantaya gelir. Nick'in acıyıp yer gösterdiği genç adam Cora'yla tutkulu bir ilişki yaşamaya başlar. Aşktan gözleri kör olan sevgililer Nick'i öldürüp hem özgürlüklerine hem de sigortadan gelecek yüklü paraya sahip olmaya karar verirler. Ancak hayat sürprizlerle doludur...
You Can Count On Me" ciddi olduğu kadar seyirciyi eğlendirmesini de bilen ender filmlerden. Filmin oyuncularından Laura Linney'ye "En iyi kadın oyuncu" adaylığı kazandıran film, aileleri hayatta olmayan, herşeyleriyle birbirinden çok farklı iki kardeşin ilişkilerini anlatıyor. Amerikan Yazarlar Derneği' nin "En iyi orijinal senaryo" ödülünü verdiği "You Can Count On Me" görülmeye değer, gerçekçi bir zemin üzerinde duran bağımsız bir film
Nick Smith (Cecil Kellaway), orta yaşlıdır ve yol kenarında bir restorant işletmektedir. Genç ve güzel bir karısı vardır. Frank Chambers (John Garfield) başıboş bir serseridir. Restaurantta çalışmaya başlar. Bir süre sonra Frank Chambers ile restaurantın sahibi Nick Smith’in karısı Cora Smith (Lana Turner) arasında bir ilişki başlar. Onlar, Nick Smith’i kaza süsü vererek öldürmek ve sigortadan para alabilmek için planlar yaparlar.
Johnny çalıntı bir arabayla geldiği Londra'da ilk önce eski sevgilisi Louise'in evine gider. Bir müddet burada kalsa da, hiçbir yere ait olmayan bu adamı bağlayan hiçbir şey yoktur. Johnny bavulunu alır ve Londra sokaklarında dolaşmaya başlar. Canının istediği yerde canının istediği gibi davranmakta, köşe başlarında kitap okumakta ve yeni insanlarla tanışmaktadır...
18 yaşında sorunlu iki ergen sevgilinin yoluna onlardan daha sorunlu, serseri ruhlu bir adam olan X çıkar. Üçlü, seks ve şiddet dolu bir yolculuğa başlar * Toplumdan sürülmüş, hayattan darbeyi defalarca yemiş, gidecek belli bir yeri olmayanların dünyasını anlatır Araki
Nimes şehri yakınlarındaki kırsal bölgede, bir hendeğin içinde donarak ölmüş genç bir kızın cesedi bulunur. Çeşitli "tanıklar" kızla daha önceki ilişkilerini anlatmaya başlarlar. Mona'nın bir yerden diğerine gezen, yaşayabildiği yerde, kim onu kabul ederse onunla yaşayan, mesafeli, bağımsız ve pek de sempatik olmayan bir kız olduğunu söylerler. Kızın tanıştığı kişilerde bıraktığı bilgi parçacıklarından, orta sınıf bir ailenin çocuğu olduğunu, sekreterlik eğitimi gördüğünü, bir ofiste çalıştığını ama bundan nefret ettiğini, sonunda yollara çıktığını, eşyalarını ve çadırını sırt çantasında taşıdığını, yiyecek ve kalacak yer dilendiğini, ve bazen biraz para kazanmak için çalıştığını öğreniriz. Agnes Varda'nın yine dokuz yıllık bir aradan sonra çektiği bu karanlık ve rahatsız edici film, onun en iyi yapıtlarından birisidir. '85 Venedik Altın Aslan ödüllü Yersiz Yurtsuz'da yönetmen amaçsız bir varoluşu sağlam bir biçimde incelemektedir.
Köklü ve entellektüel bir aileden gelen Robert Dupea, bir işten başka bir işe geçtiği kötü bir kariyere ve bir kadından başka bir kadına uzanan kötü bir özel yaşama sahiptir. Son olarak bir petrol kuyusunda çalışan Dupea zamanın büyük kısmını içerek, poker oynayarak ve seksi ama aptal kız arkadaşıyla birlikte olarak geçirmektedir. Fakat babasının ölüm döşeğinde bulunması için eve çağrıldığında, Dupea zeki ve güzel bir kadınla karşılaşır ve ona aşık olur.
Helen NewYork'ta yaşayan, evsiz, eski bir şarkıcıdır. İçkiye düşkünlüğü, girdiği kötü ilişkiler ve başına gelen talihsiz olaylar sonucu sokaklarda yaşamaya başlamıştır. Kendisi gibi bir evsiz olan Francis de bir karısı, ailesi, hatta torunu olmasına rağmen evinde yaşamak yerine sokakları tercih etmiştir. Geçici bir iş ve karnını doyurmak için yaşam mücadelesine giren birçok umutsuz insan da, tıpkı Francis ve Helen gibi fırtınalı bir hayatın içinde, büyük bir sefaletle başbaşadırlar.
Jeffers ve Longbaugh, hayatlarını suç dünyası içinde geçirmiş iki kanunsuzdur. Yeni uğraşları ise, hamile bir kadını kaçırıp onun doğmamış bebeği için 1 milyon dolarlık bir fidye koparmaktır...
Keskin nişancı serseri Dempsey Rae, güzel çiftçi Reed Bowman için çalışmak üzere Wyoming'e geri döner. Ancak Reed'in arazisinin geniş açık alanlarını çitle çevirme planı diğer çiftçileri kızdırır ve kısa süre sonra Dempsey'i kanlı bir menzil savaşına sürükler