Neon Genesis Evangelion: Evangelion'un Sonu 1997
Gendo, kontrolü altında Üçüncü Çarpma'yı ve Tamamlama'yı tetikleyemeden önce Seele, Eva'ları yok etmek amacıyla Nerv'e topyekûn saldırı düzenler.
Gendo, kontrolü altında Üçüncü Çarpma'yı ve Tamamlama'yı tetikleyemeden önce Seele, Eva'ları yok etmek amacıyla Nerv'e topyekûn saldırı düzenler.
İğrenç bir insan olan korkunç haydut Albert, adamları ve karısı Georgina ile birlikte her akşam aynı lokantada kurdurduğu açgözlü sofrada yemek yemektedir. Albert'in saçtığı dehşet, Fransız aşçı Richard'ın, yemek aralarında Georgina'nın aşığı Michael ile mutfak köşelerinde yatıp kalkmasına göz yummasına sebep olmaktadır. Kan, seks, yamyamlık ve dünyevi iştahın görsel bir şölene dönüştüğü hem eğlenceli hem de korkunç film, her türlü uyarıcı etkiye rağmen, sıradışı İngiliz auteur Peter Greenaway'in geniş kitlelerce yenilip yutulabilmiş belki de tek eseri.
İsa benzeri bir karakter ruhani bir liderin dünyasına girer ve onun aracılığıyla, gezegenleri temsil eden renkli bir grupla tanışır. Her birinin farklı dünyası vardır ve başlangıçta onların dünyalarını izleriz. Daha sonra kutsal dağa doğru gerçekleştirilecek yolculuk başlar. Öncelikle her Jodorowsky filmi gibi, anlatılması, özetlenmesi zor bir çalışma olduğunu belirtmek gerek. Her tür özet filmi anlatmak için yetersiz ve hatta 'saçma' kalıyor.
Memleketi Texas'tan henüz gelmiş olan Pinky Rose (Sissy Spacek), Güney Kaliforniya'nın çöller bölgesinin sıcak su kaplıcalarıyla tanınan bir kasabasının yaşlılara hizmet veren tedavi merkezinde işe başlar. Bu utangaç ve çocuksu görünümlü kızı yine kendisi gibi Texaslı olan daha kıdemli bir çalışan Millie Lammoreaux (Shelley Duvall) eğitecektir. Kısa bir süre sonra da Pinky ekonomik nedenlerle Millie'nin yanına taşınır ve kirayı paylaşmaya başlarlar. Pinky, sözde popüler, sözde sofistike ve güya hızlı bir yaşantı sürüyor gibi gözüken bu kızı bir idol olarak görür ve ona özenip onun gibi davranmaya başlar. Oysa anlamadığımız bir nedenle Millie her ne kadar dışa dönük bir davranış şekli gösterse de çevresinde çok sevilen bir insan değildir.
Oldukça yetenekli olmasına karşın işine karşı hiçbir ruh beslemeyen bir fotoğrafçı, amaçsız bir şekilde bir çok insanın ya da modelin fotoğrafını çekmektedir. Bir gün parktaki bir çiftin fotoğrafını çeker. Eve dönüp karanlık odada fotoğrafı büyütünce hiç farketmediği bir durum dikkatini çekiverir. Fotoğraf karesi, işlenen bir suçun en çarpıcı kanıtı olmuştur * Bir şeyin gerçek olup olmadığını nesnel kanıtlarla değil, gerçekliğini savunan kişinin inancıyla ölçülebileceğini anlatan film, muhakkak izlenmesi gereken başarılı bir yapım. Usta yönetmen Michelangelo Antonioni'nin başyapıtlarından biri sayılan Blowup, zenginlik ve şöhretin insanın yalnızlığına ve ruhunun ihtiyaçlarına çözüm sağlayamayacak değerler olduğunu anlatan önemli bir yapım olarak sinema tarihinde yerini alıyor * Öncelikle bu filmi bütünlemesine anlamak için Julio Cortazar'ın aynı isimdeki öyküsünü okumalısınız
Lux Æterna, cadılar hakkında çekilen bir filmin setinde yaşananlara odaklanıyor. Aktris olan Charlotte Gainsbourg ve Béatrice Dalle, cadılar hakkında çekilecek bir filmde rol alır. İki oyuncu setteyken yaşanan teknik problemler ve psikotik gecikmeler, çekimin yavaş yavaş kaosa sürüklenmesine neden olur. Film ayrıca kamera arkasında yaşananları, sinema sevgisini ve bir setin histerini yansıtıyor.
Kickstarter’da başlatılan kampanyayla yalnızca bir ayda 1 milyon dolardan fazla bir bütçeyle hayata geçirilen belgeselde, Frank Zappa arşivinden daha önce hiçbir yerde görülmemiş videolar yer alıyor. Bunlar arasında evde çekilmiş videolar, provalardan sekanslar, röportajlar ve canlı performans kayıtları var. Zappa ailesinin fertleri, müzisyenin birlikte çaldığı isimler ve müzik yazarlarının yanı sıra gitar virtüözü Steve Vai ve “süper groupie” olarak tanınan Pamela Des Barres, Alex Winter ve ekibinin belgesel için röportaj yaptığı kişiler arasında.
Akıllara ziyan filmlerden. Yarı belgesel yarı kurgusal filme evde aile ortamında bulaşılmamasında yarar var. Zira pornografiye kaçan cinsellik ile siyasi düzen eleştirisi bir arada tabağa konup servis edilince, midede hazımsızlık baş gösterebilir. Wilhelm Reich diye bir adam var, milleti orgone akümülatörü dediği icadının içine sokup reikivari enerji transferi yöntemleri ile tedavi etmeye çalışır, Einstein ile fizik ve termodinamik tabanlı tartışmalara girer... sonra başka bir diyarda Tito diye bir zat-ı muhterem Sovyetler’e kafa tutar vs vs... * Misterije Organizma, cinselliğin bastırılmasında rol oynayan her türlü rejimi ve her türlü ideolojik aygıtı topa tutuyor!
Şehir senfonisi türünün en ünlü örneklerinden biri olan film, iki savaş arasındaki Berlinde bir gün geçirmek üzere bizi zamanda geriye götürüyor. Hareket eden makinelerin büyüsü altındaki kamera, şehirde dolaşarak, görsel izlenimler üzerinden günlük hayatı betimliyor. İmgelerinin gücü ve güzelliği, hele de dinamik kurgusu ile film, izleyiciye o dönemde Berlini sarmalayan devinim duygusunu aktarmayı başarıyor.
The story of EGUMI LEGACY is set on the remote island of Egu, where the inhabitants sole means of entertainment comes from listening to the beautiful singing voice of the diva known as “End of the World”. However, the sudden disappearance of End of the World plunges Egu Island into a whirlpool of anger, anxiety, and suspicion as the residents begin to scheme and set their own plans into motion. Against this backdrop, the legendary “Egumi Legacy” holds the key to finding End of the World and putting an end to “The Great Licking War”.
Two disillusioned cops, lost in a world where beauty has become the main criterion of selection, in search of a serial killer of bearded women.